Yayınlama Tarihi: 16 Ekim 2025
Güncelleme Tarihi: 20 Ekim 2025
Üniversitemiz İslami Araştırmalar Topluluğu (İSAR) Öğrenci Topluluğu organizasyonuyla “Filistin’de İnsanlığın Sınavı, Uluslararası Filistin Konferansı” düzenlendi. Programa Rektörümüz Prof. Dr. Nihat İnanç, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Konferans öncesinde düzenlenen sergi ve kermese katılımcılar yoğun ilgi gösterdi.
Program İSAR Başkanı Eyüp Ensar Özmen’in konuşması ile başladı. Özmen’in ardından konuşan Rektörümüz Prof. Dr. Nihat İnanç, Merhum Nuri Pakdil’in “Yüreğimin yarısı Mekke’dir geri kalan Medine’dir. Üstünde bir tül gibi Kudüs vardır” sözlerini vurgulayarak “Gerçekten İslam Dünyası ve biz Müslümanlar için üç önemli mekân vardır. Mekke, Medine ve Kudüs. Kudüs’ün Medine’den çok bir farkı yoktur. Çünkü Mescid-i Aksa Müslümanların ilk kıblesidir. Allah resulünün ziyaret edilmesini emrettiği yerlerden birisidir. O nedenle Merhum Nuri Pakdil’in üstünde bir tül gibidir ifadesi çok yerindedir” diye konuştu.
Filistin meselesini doğru anlamak için tarihe bakmak gerektiğine değinen Prof. Dr. Nihat İnanç, “Tarihe baktığımızda ve ondan ders çıkardığımızda, bugün yapılmak istenenler karşısında yerine getirmemiz gereken sorumlulukların farkına daha çok varabiliriz. 1933’te Nazi iktidarı ile, Yahudilerin maruz kalmış oldukları tablo karşısında dünyada onlara bir sempati oluştu. Peygamberleri katleden bir ırk olan Yahudiler bu sempatiyi çok iyi kullandılar. Devamında gerçekleşen Yahudi göçü sonrasında Filistin’de Yahudi nüfusu, Arap nüfusunun üçte birini geçti. İkinci dünya savaşıyla birlikte Yahudiler için büyük bir fırsat doğdu. 1948 yılının 15 Mayıs’ında bir gece yarısı devletlerini ilan ettiler. Gece yarısı ilan edilen devlet tam 11 dakika sonra ABD tarafından, sabahında ise Sovyet Rusya tarafından tanındı” dedi.
Prof. Dr. Nihat İnanç şiddeti yıllar geçtikçe artan Gazze katliamına karşı verilen tepkilerin yetersizliğine dikkat çekerek, “2014’ten beri çok büyük zulümlere tanık olduğumuz Gazze katliamı büyüyerek devam etti. Şunu itiraf etmek zorundayız ki İsrail terör örgütünün yaptığı soykırım karşısında kendisini İslam coğrafyası olarak tanımlayan bölgelerin tavrı, üzerinde en çok konuşmamız gereken husustur. Kendisine İslam sıfatı koyan ve birbirine kenetlenmiş duvar gibi durması gereken toplumun duyarsızlığı esas problemdir. Aksi olmuş olsaydı bir alimin söylediği gibi Müslümanlar tükürürse İsrail’i sel götürürdü. Gazze’deki soykırımın sadece İslam dünyasının değil insanlığın sorunu olduğunu görüyoruz. İnsanlığın bu soykırım karşısında ciddi bir tavır geliştirdiğini görüyoruz. Bugün batı toplumlarının sergilediği İsrail karşıtı tavırları maalesef İslam coğrafyasında göremiyoruz. Sadece kardeş olduğumuzu söylemek sorunları çözmüyor. Dolayısıyla asıl soru şu: Biz nasıl kardeşiz, nasıl kardeş olmalıyız” dedi.
Cahit Zarifoğlu’nun “Kudüs bir imtihan kâğıdı, her mü’min kulun önünde” sözlerini hatırlatarak, bu sınavın önemini vurguladı.
Prof. Dr. Nihat İnanç konuşmasını yazar, şair ve düşünce insanı Nuri Pakdil’in şiirinden bir bölümle tamamladı:
Tûr Dağını yaşa
Ki bilesin nerde Kudüs
Ben Kudüs’ü kol saati gibi taşıyorum
Ayarlanmadan Kudüs’e
Boşuna vakit geçirirsin
Buz tutar
Gözün görmez olur
Gel
Anne ol
Çünkü anne
Bir çocuktan bir Kudüs yapar
Adam baba olunca
İçinde bir Kudüs canlanır
Yürü kardeşim
Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin
Prof. Dr. İnanç’ın ardından Filistin Alimler Birliği Başkanı Dr. Nevvaf Tekruri konuşmasını yaptı. Karşılarında birçok zorluk bulunduğunu ancak bu zorluklara rağmen nihai hedefin zafer olduğunu vurguladı. Mücadele sürecinde çetin bir yoldan geçtiklerini, başlatılan çağrıya beklenen ölçüde destek gelmese de verilen kararlı duruşla bu mücadeleyi sürdürdüklerini ifade etti. Filistin topraklarını korumanın yalnızca Müslümanların değil tüm özgür insanların ortak sorumluluğu olduğunu vurguladı. Filistin’in Müslümanlar için bir varoluş meselesi olduğunu belirterek, Mekke, Medine, Kubbetü’l-Masîd ve Mescid-i Aksa gibi kutsal mekânların korunmasının önemine dikkat çekti. Kudüs’te yaşanan acıların Müslümanların yüreğinde hissedilmesi gerektiğini dile getirdi. Gazze’nin yeniden ayağa kalkması için akademisyenler, öğrenciler ve özgür bireylerin dayanışma içinde hareket etmesinin gerekliliğini vurguladı. Batı’nın çifte standartlı tutumuna değinerek, Filistin halkının direnişinin insanlığa onur ve değer dersi verdiğini ifade etti.
Programın devamında Yabancı Diller Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Hasan Boynukara Filistin’de yaşanan katliam üzerine yazdığı şiiri okudu. İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ebubekir Ceylan ise konuşmasında, Filistin mücadelesinin tarihsel arka planını anlattı. Doç. Dr. Ceylan, Osmanlı döneminden günümüze, İngiltere’nin Balfour Deklarasyonu ve İsrail’in kuruluş sürecine kadar uzanan tarihi süreçte yaşananların günümüz çatışmalarına etkisini değerlendirdi. Filistin meselesinin yalnızca bölgesel bir sorun değil tüm insanlığın ortak meselesi olduğu vurguladı. Akademisyenlerin, sanatçıların ve aydınların geçmişte Filistin konusunda çekimser davrandığını, ancak Gazze’de yaşanan soykırımın ardından bu tutumun değiştiğini ifade etti.
Filistin meselesinin tarihsel arka planına değinerek, Osmanlı döneminden günümüze uzanan süreçte İngiltere’nin Balfour Deklarasyonu ve gizli anlaşmalarla bölgedeki Siyonist yapılanmayı desteklediği belirtti. 20. yüzyıl boyunca yaşanan Yahudi göçleri, İngiliz mandası dönemi, Siyonist örgütlerin faaliyetleri ve 1948’de İsrail’in kuruluşunun terör temelli bir yapıya dayandığı vurguladı. Bugün Gazze’de yaşananların yalnızca Filistin’i değil küresel barışı da tehdit ettiğini belirterek, tüm insanlığın bu zulme karşı ortak bir duruş sergilemesi gerektiğini ifade etti.
Filistinli araştırmacı ve yazar Naim Eyyubi ise konuşmasında, Ortadoğu’daki güncel çatışmaların tarihsel kökenine dikkat çekti. Dış güçlerin bölgeyi yeniden şekillendirme çabaları, İsrail’in kurulması ve varlık-yokluk kaygısı ile çevre ülkelerin zayıflatılması, çatışmaların günümüze kadar uzanan dinamiklerini etkilediği vurguladı.
Üniversitemiz akademisyenlerinden Dr. Rukiye Demir konuşmasında, Gazze’de yaşadığı deneyimleri derinlemesine aktararak tarihte ilk defa uluslararası bir öğrencinin bu zorlu bölgeye girdiğini vurguladı. Gazze’de hayatın hayal edebileceğimizin çok ötesinde zor ve karmaşık olduğunu dile getirdi; özellikle 7 yıl boyunca her gün süren bombardımanlar altında yaşamanın yarattığı psikolojik ve fiziksel yıkımı anlattı. Bombardıman sonucu harabeye dönmüş bölgeleri gezdirdiklerini, çocukların gözleri önünde bu yıkımları tekrar inşa edeceklerini ifade etti. Gazze’deki günlük yaşamın zorluklarını, insanların direniş ve dayanışma ruhunu, umut ve mücadeleyle dolu hikâyeleri uzun süreli gözlemleri üzerinden paylaştı. Dinleyicilere, savaşın yarattığı tahribatın yanı sıra, insanların hayata tutunma kararlılığı ve diriliş mücadelesini de göstererek, bölgedeki gerçekliği daha yakından anlamaları için önemli bir fırsat sundu.
Program, Muhammed Emin Necipsoy’un Filistin’e ait ezgiyi seslendirmesi ile devam etti. Katılımcılar, Filistin’deki insani dramı tarihsel, siyasi ve insani boyutlarıyla ele aldı. Konferans, teşekkür belgelerinin takdimi ile sona erdi.